Bir Dizi Daha Bitti – Sons of Anarchy

Blog’da taslak halindeki yazilara bakarken 2017’den kalan bu yaziyi ve neredeyse tamamlanmis oldugunu gorunce “Aa ben bunu neden yayinlamamisim ki?” diye sordum kendi kendime. Netflix’te de oynayan bir dizi, eger izleyecek bir dizi ariyorsaniz bir sans verebilirsiniz. Asagidaki yazi 2017’den kalma. Sadece bu onsozu simdi yazdim. Ayrica dizideki Opie rolundeki Ryan Hurst simdi de the Walking Dead’de Beta karakterini canlandiriyor.

Dün akşam Selin’le bir dizi daha bitirdik, ve bu diziyi buradan paylaşmak istedim. Dizinin adı Sons of Anarchy (kısaca SOA). Şimdiye kadar hiç “En İyi x Dizi” (where x is a natural number) listesi yapmadım, ama eğer yaparsam Six Feet Under ile birlikte SOA listenin bankoları olacaktır. Dizi, Sons of Anarchy adlı motorsiklet kulübünün bir üyesi olan, otuzlu yaşlarının başındaki Jax Teller’ın, klüple ilişkisi ve yeni doğan oğluna karşı görevleri arasında bir denge bulmaya calışmasının hikayesiyle başlıyor.

Daha da acacak olursak. SOA, Charming’te yasal ve yasadisi isler yuruten bir motorsiklet kulubu. Silah kacakciligi ve tamirhane islerini bir arada yurutuyorlar. Kulubun baskani Clay isleri eski usul gormeyi seviyor ve siddet taraftari. Clay’in uvey oglu ve baskan yardimcisi olan Jax’in ise kulubun gercekten ne yapmasi gerektigi konusunda supheleri var. Diger yandan da yeni dogan oglunun da Jax’in kafasini kartistirmasi var. Eski bir kulup uyesi olan babasi John’un gunlugunu okuyunca da Jax’in bu dusunceleri percinleniyor. Dizinin ilk sezonlari Clay ve Jax arasindaki bu catismanin etrafinda donuyor.

Selin’le yeni dizi politikamiz geregi artik bir kac tane devam eden dizi disinda (Supernatural, the Walking Dead, Game of Thrones) oynayip bitmis dizileri izliyoruz. SOA yedi sezon ve 92 bolumluk bir dizi, 2008 ve 2014 arasinda yayinlanmis. Sadece Jax degil, yedi sezon boyunca dizideki bir cok karakteri ayrintili tanima firsatimiz oluyor. Dizinin guzel bir yani bence dizideki butun karakterlerin kotu insanlar olmasi. Ilk baslarda Tara farkli diyorsunuz, ama bakiyorsunuz o da cozutuyor. Ya da Juice’a biraz farkli gozle bakiyorsunuz ama sonuc yine husran. Belki Opie’yi farkli bir kefeye koyabilirz. Evet, Opie baska.

Benim diziden daha once tanidigim tek oyuncu Clay Morrow karakterini canlandiran Ron Perlman’di. Gemma rolündeki Katey Segal daha önce Married With Children’da oynamış ama takip etmediğim bir diziydi. Sinema elestirmeni degilim ama bence oyuncu secimleri ve oyunculuklar guzeldi, benim gozume batan bir sey olmadi yani. Bu diziyi soyle 10-15 yil once izlemis olsaydim, ortalikta ben SOA’ciyim falan diye gezer, ben motor alicam diye tutturur, ya da en azindan MSN ya da ICQ durumuma “Come join the murder / come fly with black / we’ll give you freedom / from the human trap / soar on my wings / you’ll touch the hand of god / and he’ll make you king” falan yazardim ama yapmayacagim (ya da galiba yaptim bile).

Simdilik Opie’nin “I got this” ve Jax’in “Bad guys lose” replikleri diziden taze taze aklimda kalanlar. Bir de tabi dizinin efsane muzikleri yadigar kaldi. Bu arada, “murder” kelimesinin bir diger anlami da karga surusu demekmis. “A murder of crows” gibi yani. Yalniz bu referans icin yedi sezon beklemeniz gerekecek.

Sons of Anarchy IMDB sayfasi: http://www.imdb.com/title/tt1124373/

Simdi sirada True Detective Sezon 2 var.

SOA.jpg

Porto*

*5 Ekim 2009 tarihinde canhatipoglu.blogspot.com adresinde yayinlanan yazi.

“Bu adresi başkası almadan kapayım da bir kenarda bulunsun” diye aldığım bu alanı doldurmak bu güneymiş. Boş vakit çokluğundan mı, hayatımdaki değişiklikten mi bilmiyorum ama yazmaya karar verdim işte. Umarım ileride üşenip bırakmam. Efendim doktora eğitimimi Porto Üniversitesi Matematik Bölümü’nde yapmak üzere 9 Eylül günü İzmir’den ayrılıp 10 Eylül sabahı Porto’ya vardım. Bu bir cümlede anlatılacak gibi basit bir olay değil elbette. Sevdiğin insanları geride bırakıyorsun, o en son an geldiğinde, sevgiline ne kadar sarılırsan sarıl yetmiyor, kulağına neler fısıldarsan fısılda söylemek istediklerinin yarısı etmiyor. 27 yıllık abine bu kadar çok sarılmak istediğini hiç bilmediğini farkediyorsun, annenden ayrılmak ilkokulun ilk günü gibi koyuyor, babanın karşısında sağlam durmaya çalışıyorsun ama olmuyor, doğduğun, büyüdüğün, köklerinin olduğu şehri geride bırakıyorsun… ve bu ayrılışım babamın evinden tamamen ayrılış anlamına geliyordu ve ben bunu son ana kadar farkedemedim.. benim için beklediğimden çok daha zor oldu açıkçası.

Ailemden, sevgilimden, çok sevdiğim arkadaşlarımdan, İzmir’den, yaklaşık 5 yıl çok “süpersonik” arkadaşlarla (iş arkadaşlarım ayrı bir blog yazısı yazmaya değer, bu yüzden sonraya bırakıyorum) birlikte çalıştığım Dokuz Eylül Üniversitesi’nden ayrılıp buraya gelmek benim gibi birisi için zor ve radikal bir karar. Ancak çok hayal kuran biriyseniz, gerçekleştirdiğiniz hayallerinizin sayısının gerçekleştiremediğiniz hayallerinizin sayısına oranı epsilon* kadarsa, önünüze böyle fırsatlar geldiğinde değerlendirmemek çok zor oluyor. Sonuçta Porto güzel bir şehir, buradaki matematik bölümü güzel, burs güzel -gözlerde € sembolü-, hava da limonata gibi… tek eksik nişanlım Selin. Ama o da en kısa zamanda burada olacak. Ona göstereceğim o kadar çok yer var ki burda! Tabii eğer sizin de yolunuz buralara düşerse seve seve Ribeira’da oturup birşeyler içebilir, ya da Atlantik kıyısında oturup Francesinha yiyip laflarız, bir şişe Port da benden;)

Şimdilik bu kadar olsun. Sanırım bu işi sevdim. Tekrar yazıncaya kadar hoşçakalın!

* epsilon (ε), Yunan alfabesinin 5. harfi, matematikte-özellikle calculus- küçük pozitif sayıları göstermek için kullanılır.

Bitirirken sevgili Zafer’in çok sevdiğim bir uygulamasını araklıyorum:


Bleeding Me – Metallica