Bana boyle filmlerle gelin!

Yillar gectikce izledigim ve izlemek istedigim filmlerin turleri de degismeye basladi. 20’li yaslarin baslarinda ozel efektlerle dolu buyuk yapimlari (Spiderman, x-Men, Fantastic Four vs.) heyecanla beklerken, son yillarda ilgim daha cok bagimsiz filmlere kaydi. Ben merakli bir insanim. Baska ulkelerde, baska mahallelerde insanlarin nasil yasadigina, neler yasadigina, baslarina neler geldigine ve bu baslarina gelen olaylarla nasil basa ciktiklarina deginen; ozel efektlerin neredeyse hic olmadigi, konulariyla farklilik gosteren ve sizin benim gibi insanlarin hayatlarinin bir bolumune tanik oldugumuz filmler hemen ilgimi cekiyor.

Ne demek istedigimi asagida bu turde aklima gelen filmleri siralayarak anlatmaya calisacagim. Hem de kisa bir tavsiye listesi olur ve belki de sizler de birkac film tavsiye edebilirsiniz. Bu filmlerin bana bir diger faydasi da soundtrack’leri sayesinde bircok guzel sarki ve grup tanimis olmamdir. Filmlerin adlarina tiklayarak IMDB sayfalarina ulasabilirsiniz.

SANGUE DO MEU SANGUE

Sangue do meu sangue

Listedeki ilk film 2013 Oscar odullerinde yabanci dilde en iyi film dalinda Portekiz adina yarisan “Sangue Do Meu Sangue”, ya da Turkce adiyla “Kanimin Kani”. Lizbon’un kenar mahallelerinden birinde fakirlik ve siddetin ortasinda yasamlarini devam ettiren bir ailenin yasaminda bir doneme sahitlik ediyoruz.

Portekiz ve Portekizce konusunda her ne kadar duygusal davransam da, bu filmi bu listenin en tepesine koymamin gecerli sebepleri oldugunu filmi izlerseniz goreceksiniz.

SHORT TERM 12

Short_term_12

Bu filmi daha dun gece izledik. Short Term 12’de bir genclik rehabilitasyon merkezine ve orada calisan Grace ve hem sevgilisi hem de is arkadasi olan Mason’in hayatlarina bakis atiyoruz.

Bir yandan her gun merkezde kalan cocuklar ve sorunlariyla basa cikmak zorunda kalan Grace bir yandan da kendi sorunlari ve hayatindaki radikal degisikliklerle mucadele etmek zorunda kaliyor. Hatta oyle ki filmi izlerken “peki Grace’e kim yardim edecek?” diye soruyor insan.

JOE

Joe

Simdi, Nicolas Cage’i ailecek begeniriz. Ancak zaman zaman IMDB’de okudugum yorumlarda bircok insanin benimle ayni fikirde olmadigini gosteriyordu – simdiye kadar. Bu filmden sonra bircok insan “Nicolas Cage’in donusu” tadinda yorumlar birakmis. Kendisi bir yere gitmemisti ki donsun diye cevap yazmak istedim bu yorumlara ama sonra bosverdim gitti.

Bu filme bakacak olursak, aslinda “Rol model olmaya en uzak kisilerden biri olan eski bir suclu, kurtulus ve yok olus arasinda bir secim yapmakla karsi karsiya kalan 15 yasinda bir cocukla karsilasir.” seklindeki tek cumlelik konu ozeti her seyi acikliyor. Ancak yine de uzerinde bir kac sey soylemek gerekirse, hepimizin filmlerde en cok gordugu Amerika imajina degil de, Amerika’da kiyida kenarda kalan ve ana akim sinemada kendilerine az yer bulan insanlarin yasamlarina sahitlik ediyoruz. Nicolas Cage’in oynadigi Joe karakteri bir kereste sirketi icin ormanlik alanlardaki agaclari zehirleyip oldurmekle gorevli bir taseron. Burada bir parantez acip “nasil yani'” sorusunu cevaplandirmak gerekli. Filmde anlatildigina gore bu sirketler henuz olmemis agaclari kesemiyorlarmis, bu sirketler de careyi el altindan adamlar tutarak agaclari zehirlemekte bulmuslar. Okudugum yorumlara gore,  ayni uygulama mesela reklam sirketleri tarafindan yol kenarina kurulan reklam panolarinin gorunmesine engel olan agaclardan kurtulmak icin de yapiliyormus. Ancak ayni yorumlarda bu uygulamanin artik Amerika’da hemen hemen hic gorulmediginden de bahsediliyor. Neyse ki bizim ulkemizde agac kesmek cok kolay ve sirketlerimiz bu tur ivir-zivirlarla ugrasmak zorunda kalmiyorlar.

Filme donecek olursak, zaten kendisi sorunlu bir kisilik olan Joe’nun, alkolik babasinin hayatini zehir ettigi 15 yasindaki Gary’nin gunun birinde cikagelip kendisinden is istemesiyle olaylar gelisiyor.

Filmde Gary’nin babasini canlandiran kisi o kadar dogaldi ki bir ara esime “Ben bu adami bu rol disinda, alkolik olmayan normal birisi olarak hayal edemiyorum” dedigimi hatirliyorum. Sonra ogrendik ki, filmlerinde yerel halktan kisilere rol vermeyi seven yonetmen David Gordon Green bu filmde de Gary’nin babasi Wade -ya da G-Daawg- rolu icin sokaklarda yasayan bir alkolik olan Gary Poulter’a rol vermis. Ne yazik ki Gary Poulter film cekimleri bittikten birkac ay sonra Austin’de sokaklarda hayatini kaybetmis.

Aklima gelen bazi diger filmler de soyle:

Bornova BornovaWinter’s Bone, 50/50Away We GoGarden StateJunoDisconnectThe Woodsman

Mutlaka unuttugum filmler vardir, ancak yaziyi burada bitiriyorum cunku esim mutfaktan kahvalti icin yumurtalari kirmaya cagiriyor. Ovunmek gibi olmasim omletim guzeldir!

Abraços!

Sevgiliyle Yıldız Savaşları İzlemek*

* 5 Mart 2011’de canhatipoglu.blogspot.com’da yayinlandi.

Geçtiğimiz Eylül ayında cnbc-e Yıldız Savaşları serisini yayınladı. Her hafta bir film olacak şekilde. İlk filmi izleme şansım olmuştu, A New Hope. Güzel bir Eylül akşamıydı, Selin’le birlikteydik. Selin’in Yıldız Savaşları’nı ne kadar çok sevdiğini(!) bildiğim için çaktırmadan cnbc-e’yi açtım. Stormtrooper‘lı birkaç sahneden bir süre sonra ekranda Darth Vader belirdi ve aramızda (üç aşağı beş yukarı) şöyle bir diyalog geçti:

 

         – Bu Darth Vader kötü mü?

         – Evet, ama eskiden iyiydi. Gücün karanlık tarafına geçti daha sonra…

         – Hee biliyom eskiden iyi olduğunu, beyaz giyiyordu eskiden.

         – 🙂

 

SPOILER

 

How I Met Your Mother’ın 06×16 bölümünde, bir sevgililer günü geleneği olarak Marshall ve Lily’nin Predator izlediğinden bahsediliyor (tesadüfün bu kadarı! Bu filmin bizim de ilişkimizde ilginç bir yeri var). Bir flashback ile ikilinin bu filmi ilk seyredişine tanık oluyoruz. Çiftin planı aslında Sleepless in Seattle izlemektir. Ancak Marshall’ın kardeşi bu filmin üzerine Predator’u kaydetmiştir. O sırada aralarında şöyle bir konuşma geçer:

 

        Marshall : Bu filmi sinemada beş kez falan izledim, ama hiç doğru kızla izleme şansım olmamıştı.

        Lily : O kızların hiçbirinin senin için doğru kız olmadığına sevindim.

        Marshall : Hangi kızların?

 

SPOILER

 

Bu satırları yazarken aklıma bu konuşma geldi. Ben de Yıldız Savaşları serisini defalarca izledim. Şimdi ben de daha önce hiç doğru kızla izlemedim desem, ve Selin de buna Lily’ninkine benzer bir yorumda bulunsa, benim de cevabım “hangi kızların?” olurdu. Nitekim ben de, eğer yalnız izlemediysem, Yıldız Savaşları’nı sadece Kartal’la birlikte izledim 🙂

 

Her neyse, aslında aşağıdaki resimlere bakınca hak vermedim değil. İlk defa izleyen birisinin karıştırması olası 🙂

 


Darth Vader
Stormtrooper

Bu filmi gördünüz mü?*

* 7 Ocak 2010’da canhatipoglu.blogspot.com’da yayinlandi.

Blog boş kalmasın diye az önce aklıma gelen bir filmi sizinle paylaşayım dedim: A Walk To Remember. Tabi öyle aklıma her gelen filmi paylaşmıyorum, bu filmi gerçekten beğenmiştim o yüzden. Belki izlemeyenleriniz vardır. Ben izleyeli uzun zaman oldu, zaten 2002 yapımı. Gençlik-Romantik-Dram tarzında bir film. Hemen “Amaaan” demeyin. Ben de başta öyle demiştim ama imdb’deki yorumlara ve puana güvenip izledim ve pişman olmadım. Filmler hakkında teknik yorumlar yapmam, anlamam zaten. Belki sıradan ya da daha önce işlenmiş bir konu, ama oyuncuların performansı bu filmi ayrı bir yere koyuyor. Türden hoşlanmasanız bile bir bakın derim. Hep fantastik, bilim kurgu vs olmazki. Konusunu falan yazmıyorum nasıl olsa imdb’den okursunuz diye. Zaten stres oluyorum spoiler vermeden konu anlatmaya çabalarken. Herkesin spoiler’ı başka ne de olsa.