*7 Kasim 2009’da canhatipoglu.blogspot.com adresinde yayinlandi.
Artık buralı hissetmeye başladım son zamanlarda. Oturma iznimi de aldıktan sonra daha bir rahatladım tabii. Portekizce kursunda da sanırım 1 ay bitti, çat pat birşeyler konuşmaya, cümle kurmaya başlıyorum.. çok değil 2-3 aya portekizce şiir yazmaya başlarım :p nedense dil öğrenmeye karşı vahşi bir isteğim var, dil öğrenirken o dili konuşan insanların ortak özelliklerini de az da olsa tanıma şansın oluyor, güzel birşey yani.. matematikte iyi olmadığım için herhalde dil kursu daha çekici geliyor:) matematik demişken, doktoradan da bahsedeyim bari, ne de olsa bana doktora için para ödüyorlar. 3 tane ders alıyorum, Fundamental Algebra, Differentiable Manifolds, Probability & Stochastic Processes. Dersleri aldığım keyfe göre azalan sırada yazdım.. bana kalsa ders almadan direk tez aşamasına geçmek daha iyi olurdu gibi geliyor şu sıralar. Quantum Groups, Sypmlectic Geometry, ve Categories derslerini alacağım 2. dönemi iple çekiyorum. Yani aslında fena da olmuyor, düzgün bir olasılık teorisi öğreniyorum, ama ders biraz ağır geçiyor, zamanımın çoğunu bu derse ayırmam gerekiyor. cebir her zamanki gibi keyifli tabi söylemeye gerek yok. Manifold dersi de güzel. Sonuçta yeni bişeyler öğrenmek güzel oluyor.
Geçtiğimiz haftasonu 2 yıl önceki ziyaretimde tanıştığım ve beraber çok güzel zamanlar geçirdiğim 2 arkadaşımla tekrar bir araya gelme fırsatı oldu, herşey çok güzeldi, kaldığımız yerden devam ettik muhabbete..onun dışında, değişik ülkelerden arkadaşlar edindikçe değişik kültürler de tanıyorum.. özellikle iskoçların ingilizler hakkındaki duygu ve düşüncelerini dinlemek güzel oluyor:) bu arada içki içmek konusunda bir iskoç ya da irlandalı ile sidik yarıştırmayın derim, ben denemedim şahsen, limitlerimi biliyorum, ama deneyen gördüm:) geçtiğimiz haftaya kadar çok güzel giden havalar artık soğudu, yağmurlar da başladı. Ama en azından yağmur insani ölçülerde yağıyor, yani bizim izmirdeki gibi falan şarrrr diye bir yağmur yok. Hani koşsam daha mı az ıslanırım yoksa farketmez mi diye düşünmek zorunda kalmıyorsunuz. Bir de aralıklarla yağdığı için şemsiyesiz yakalansanız bile (ki ben şemsiye taşımayı sevmem) bir yerde 5 dakika bekleyip yağmurun durmasını bekleyebilirsiniz.
Türkiye gündemini de takip ediyorum tabii ki, bu aşı olayını falan ilgiyle izliyorum özellikle. Yani burda da domuz gribinden korkuyor insanlar, ama aşı lafı hiç duymadım. En önemli silahın önlem almak olduğunu biliyorlar, önlem alırsanız, dikkatli olursanız bunun korkulacak birşey olmadığının farkındalar. Herşeyin başı temizlik ve dikkat bence.. sağlık bakanının ithal ettiği aşıyı reddeden bir başbakan yönetiyor ülkemi. Bir Türk filmi vardı, cüneyt arkın mı oynuyordu emin olamadım, bir fabrikatör var, denize atık su atıyor galiba. Ama deniz suyunun temiz olduğunu iddia ediyorlar, sonra fabrikanın sahibi galiba torununu (ya da çocuğunu) denize sokmaya kalkışıyor zorla.. neyse direk bu sahne geldi aklıma.. ama tayyip aşı olmayı reddetmiş. düşündüm de tayyip’in domuz gribi olması da ironik olur gerçekten..
yazıya başlarken bu konuyla bitirmek aklımda değildi, gerçi aklımda hiçbir konu yoktu, aklıma ne geldiyse yazdım, muhtemelen bahsetmeyi unuttuğum şeyler vardır. onlar da sonraki yazıya kalsın artık.
Resim: Matematik bölümü binasında, ders saatini beklerken.
